AMERİKAN DOLARI’NA OLAN TALEP VE FİYAT HAREKETLERİ

Üniversitede ekonomi dersi alanlar hatırlayacaklardır ki, bir malın fiyatını belirleyen o malın arzı ve talebidir. Dolayısıyla talep edilen miktar arz edilen miktardan fazla ise o malın fiyatı arz talep kanununa göre artar. Sebze fiyatlarından tutun da hisse senedi fiyatlarına, altından dolara her mal için bu kural geçerlidir. Tıpkı diğer mallarda olduğu gibi Amerikan dolarının değerini belirleyen şey de Türkiye olarak bizim ne kadar dolara ihtiyacımızla (talep miktarı ile) alakalıdır ve FED’in piyasaya ne kadar dolar arz ettiği ile alakalıdır. Ancak arz etmesi yetmez o paranın ülkeye gelmesi gerekmektedir fiyatı etkilemesi için.

Bir ülkenin dolara ihtiyacı neden kaynaklanır? Öncelikle devletin ve özel sektörün dolar borcu var olabilir, ikincisi de o ülke ithal ettiği malları almak için dolara ihtiyacı vardır. Türkiye ekonomisi olarak değerlendirdiğimizde hem devletin hem de özel sektörün borcu vardır. Ayrıca Türkiye ekonomisi ithalata bağlı ihracatının olması, başka bir değişle ara malı olarak ithalata dayalı bir ekonomimiz olduğu için dolara her zaman talebimiz olacaktır. Çünkü ne yazık ki petrol ve doğalgaz başta olmak üzere dışa bağımlıyız.


Bizim özel sektörün kısa ve uzun vadeli borcu arasındaki ciddi makastan dolayı dolara ihtiyacımız var. Yani doların fiyatını yukarı doğru etkileyecek olan talep tarafı aktif olacaktır. Arz tarafını dengelemek için yani dolar bulmak için birçok metot var. Bunlardan birincisi
IMF’den dolar borç alabilirsiniz ancak tercih edilmeyen bir seçenek çünkü siyasi olarak IMF iç işlerinize karışarak; size para veriyor ve siyasi olarak karar alma mekanizmanızı zayıflatıyor olacaktır, ikinci seçenekteyse dışarıdan dolar borç alabilirsiniz ama bu da ancak yüksek faizle
mümkün olabilir ki bu da faizlerin yükselmesine sebep olur. Faizlerin yükselmesi enflasyon üzerinde ciddi bir baskı yaratacağı için çok tercih edilen bir seçenek olmayacaktır. Diğer bir seçenek de Merkez Bankası’nın kasasında bulunan Amerikan hazinesine ait bonoları borç
verilerek borç alınabilir. Ancak burada da karşımıza çıkan Merkez Bankası’nın kasasında yeteri kadar Amerikan bonosunun olmaması. Swap de farklı bir seçenek. Yani para takası. Siz Türk Lirası olarak paranızı borç verip dolar olarak borç alabilirsiniz. Bir diğer yöntem de doğrudan yabancı yatırımcının ülkeye gelip fiziksel sermaye yatırımı yapmasıdır. Bu yöntemle de ülkemize dolar girişi olabilir. Ancak bunun için de ülkede her anlamda şeffaflık çok önemlidir.


2009 yılında FED’in mortgage krizinin üstesinden gelmek için parasal genişleme stratejisi ile 2009-2013 yılları arasında içinde Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelere olumlu etkileri olmuştur ancak bu sefer bizim nasibimizi almamız biraz zaman alacak gibi gözüküyor.
Şayet arz tarafında talebi karşılayacak doları yukarıda saydığımız yöntemlerin biri ya da başka bir yöntem ile bulabilirsek USD/TRY kurunun aşağı gelmesi söz konusu olacaktır. Arzı sağlayamadığımız takdirde USD/TRY kurunda baskı devam edecek gibi gözükmektedir.


Sağlıkla ve sevgiyle kalın…
Dr. Bekir Tamer Gökalp

İdem